Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ülke genelindeki hayvan pazarlarını ikinci bir emre kadar kapatma kararı, şap hastalığının Türkiye’de ulaştığı ciddi boyutu gözler önüne sermiştir. Bu karar, hastalığın hızlı yayılımını durdurmak adına kritik ve yerinde bir tedbir olmakla birlikte, uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümlerin “Tek Sağlık” yaklaşımında yattığını bir kez daha göstermiştir.
Şap hastalığı, sığır, koyun ve keçi gibi çift tırnaklı hayvanlarda görülen, yüksek bulaşıcılığı ve ciddi üretim kayıplarına yol açmasıyla bilinen viral bir hastalık olup, doğrudan insanlara bulaşmasa da, gıda güvenliği, hayvansal üretim ve üreticilerin geçim kaynakları üzerinde yıkıcı etkilere sahiptir.
Bakanlık açıklamasında, şap virüsünde tespit edilen genetik ve antijenik değişikliklere karşı yeni aşı üretiminin tamamlandığı belirtilmekle birlikte, tüm duyarlı hayvanların kısa sürede aşılanmasının mümkün olmadığı vurgulanmıştır. Bu durum, salgınların önlenmesi ve yönetilmesinde sadece acil müdahalelerin değil, köklü ve yapısal çözümlerin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Hayvan pazarlarının kapatılması, mevcut krizi kontrol altına almak için gerekli bir adımken, benzer durumların gelecekte tekrar etmesini önlemek için kapsamlı bir stratejiye ihtiyaç vardır. Bu stratejinin temelini, hayvan sağlığının insan sağlığı ve çevre sağlığı ile ayrılmaz bir bütün olduğunu savunan “Tek Sağlık” yaklaşımı oluşturmaktadır.
Uzun vadede şap gibi salgınlarla mücadele ve toplum sağlığının korunması için; yeni virüs tiplerine karşı geliştirilen aşıların etkin bir şekilde uygulanması ve düzenli aşılama programlarının sürdürülmesi çok önemlidir. Sınırlarımızın ve hayvan hareketlerinin sıkı bir şekilde denetlenmesi ve takibi, hastalıkların yayılma hızını büyük ölçüde düşürecektir. Yeterli sayıda ve donanımda resmi veteriner hekiminin istihdam edilmesi, salgınlara erken müdahale ve önleme kapasitesini artıracaktır. Hayvancılık işletmelerinde ve hayvanların hareket güzergâhlarında katı biyogüvenlik önlemlerinin uygulanması ve denetlenmesi şarttır.
Ancak Türkiye’de veteriner hekimlik hizmetlerinin yanlış organizasyon yapısı, saha personeli sayısındaki yetersizlik ve kurumsal eşgüdüm eksikliği, bu tür salgınlara karşı sistemin kırılganlığını artırmaktadır. Bu eksiklikler, hayvan sağlığının kamu sağlığının ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeğini göz ardı eden bir yaklaşımın da sonucudur.
Dünya Sağlık Örgütü, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü, FAO ve UNEP gibi uluslararası kuruluşların da önerdiği Tek Sağlık yaklaşımı, salgınların ekonomik ve sosyal maliyetini azaltmanın bilimsel olarak kabul görmüş tek yoludur.
Türkiye’nin de bu modele uygun olarak;
- Yıllar önce herhangi bir bilimsel gerekçeye dayanmadan lağvedilen Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü ve bağımsız taşra örgütünün en kısa sürede yeniden kurulması,
- Disiplinlerarası çalışan ulusal bir Tek Sağlık Kurulunun oluşturulması,
- Şeffaf ve güvenilir veri paylaşımına dayalı bir kriz yönetimi benimsemesi kaçınılmazdır.
Bu adımlar atılmadığı sürece, benzer salgınlarla karşılaşma riskimiz devam edecek, hem hayvansal üretimde büyük kayıplar yaşanacak, hem de halk sağlığı tehdit altında kalacaktır. “Tek Sağlık” yaklaşımı, sadece zoonotik hastalıklarla değil, tüm hayvan kökenli salgınlarla mücadelede hayati bir öneme sahiptir ve gelecekteki krizleri önlemenin tek yoludur.
Şap salgını bir kez daha göstermiştir ki; hayvan sağlığı, sadece veteriner hekimlerin meselesi değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Etkili bir mücadele için yalnızca geçici tedbirler değil, bütüncül, bilim temelli ve kurumsal çözümler gereklidir.
“Tek Sağlık” yaklaşımı, yalnızca zoonotik hastalıklarda değil, tüm hayvan kaynaklı salgınlarla mücadelede tek çıkar yoldur.