Gıda kaynaklı risklerin önlenmesi, tespit edilmesi ve yönetilmesine yardımcı olmak, gıda güvenliğine, insan sağlığına, ekonomik refaha, tarıma, pazara erişime, turizme ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmak amacıyla her yıl farklı bir tema ile 7 Haziran tarihinde “Dünya Gıda Güvenliği Günü” kutlanmaktadır. Bu yılın teması olan “Sağlıklı Bir Yarın İçin Bugünden Güvenli Gıda” olarak belirlenmiştir.
İnsanların, hayvanların, bitkilerin, çevrenin ve ekonominin sağlığı arasındaki sistemik bağlantıları tanımak, geleceğin ihtiyaçlarını karşılamamıza yardımcı olacaktır. Güvenli gıda üretimi ve tüketiminin insanlar, dünyamız ve ekonomi için acil ve uzun vadeli faydaları olduğu vurgulanmaktadır.
Gıda güvencesi ve gıda güvenliği tüm ülkelerde son dönemde öncelikli konular içinde yer almaktadır. Gıda güvencesi kavramına özellikle sağlıklı ve güvenilir gıdanın tüketiciye ulaştırılması ifadelerinin de eklenmesiyle, gıda güvenliği gıda güvencesinin bir koşulu olmaktadır. Gıda güvencesi ile ilgili yapılan değerlendirmelerde; dünyada gıda güvencesinin hemen her bölgede geliştiği ifade edilmekte, sıralamanın en üst basamaklarında yer alan gelişmiş batı ülkeleri ile en alt sıralardaki Sahra Altı Ülkeler arasındaki farkın daraldığına dikkat çekmektedir. Bu gelişmeyi etkileyen ortak unsurlar; depolama sistemindeki iyileşmeler, üretim ve tüketim aşamalarında gıda kayıplarındaki azalma, beslenme alışkanlıklarının iyileşmesi ve yüksek kaliteli protein kaynaklarına erişimin artmasıdır.
Özellikle sorun tespit edilen alanlarda gerekli önlemler alınmadığı takdirde, nüfus artışı, küresel iklim değişikliği gibi faktörlerin de etkisiyle orta ve uzun vadede yeterli, sağlıklı ve besleyici gıdalara erişim konusunda önemli sorunlarla karşılaşılabileceği ortaya çıkmaktadır.
Tükettiğimiz gıdanın güvenli ve sağlıklı olmasını sağlamak için tarladan/ahırdan sofraya herkesin bir rolü vardır. Gıda güvenliği herkesin işidir. Gıda güvenliği; resmi otorite, üreticiler ve tüketicilerin farklı sorumlulukları paylaşmasını zorunlu kılmaktadır. 1982 Anayasasının 56 ıncı maddesinde “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla görevlidir.” Hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince güvenilir gıda üretimi, işlenmesi ve dağıtımı için gerekli yasal düzenlemeler ve kontrollerin devlet tarafından yapılması gerekirken, gıda işletmecileri; gıdaların üretim, işleme ve dağıtımını yürürlükteki mevzuata uygun olarak yapmalı, sağlıklı ve güvenilir gıda üretimini sosyal bir sorumluluk olarak görmelidirler. Tüketiciler; güvenilir gıda konusunda bilinçlendirilmelidir.
Güvenli gıdanın sağlanması, insan sağlığının korunması ve yaşam kalitesinin artırılması için çok önemlidir. Son on yılda, gıda zinciri yaklaşımı, üretimden tüketime kadar gıda güvenliğini sağlamak için önemli adımlar atılmıştır. Bu yaklaşım; birincil üreticiler, her aşamada faaliyet gösteren gıda işletmecileri, resmi kurumlar ve tüketiciler dahil olmak üzere gıda zincirindeki tüm paydaşlara belli sorumluluklar yüklemektedir.
Veteriner halk sağlığı, veterinerlik biliminin bilgi, beceri ve kaynakları aracılığıyla halk sağlığına zoonotik hastalıkların ve gıda güvenliği konularının anlaşılması, önlenmesi ve kontrolü ile katkıda bulunur. Veteriner Halk Sağlığının kapsamı; yalnızca kamu ve özel sektördeki veteriner hekimleri değil, aynı zamanda diğer sağlık ve tarım profesyonellerini, iletişim uzmanlarını, bilim insanlarını ve yardımcı profesyonelleri de içermektedir.
Veteriner bilimlerinin anlaşılması ve uygulanması yoluyla insanların fiziksel, zihinsel ve sosyal esenliğine yapılan tüm katkıların toplamı olarak tanımlanan Veteriner Halk Sağlığı kavramı; zoonozların tanısı, denetimi, epidemiyolojisi, kontrolü, önleme ve eliminasyonu, laboratuvar hayvanlarının sağlık açısından yönetimi, tanı laboratuvarları, biyomedikal araştırmalar, sağlık eğitimi ve sürekliliği, biyolojik ürünler ve kontrolü ile evcil ve vahşi hayvan popülasyonunun yönetimi, içme suları ve çevrenin korunması, insan sağlığındaki acil durumların yönetimi ile birlikte gıda güvenliğini de kapsamaktadır.
Güvenli gıda üretimi ve tüketimi; dünya, insanlar ve ekonomi için acil ve uzun vadeli faydalar sağlar. Herkes için güvenli ve sağlıklı gıda üretimi; dijital yenilikleri benimseyerek, bilimsel çözümleri ilerleterek ve zamana direnen geleneksel bilgiyi onurlandırarak gelecekte de sürdürülebilir.
İnsanların, hayvanların, bitkilerin, çevrenin ve ekonominin sağlığı arasındaki sistematik bağlantıları tanımak, geleceğin ihtiyaçlarını karşılamamıza yardımcı olacaktır. Adil, genellikle yeni çözümlere ve güçlendirilmiş çok sektörlü işbirliğine dayalı faaliyetler, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için çok önemlidir.
COVID-19 gıda yoluyla bulaşmamış olsa da, pandemi hijyen, antimikrobiyal direnç, zoonotik hastalıklar, iklim değişikliği, gıdalarda yapılan taklit ve tağşişler ile dijitalleşen gıda sistemlerinin potansiyel faydaları gibi gıda güvenliği ile ilgili konulara odaklanmayı zorunlu hale getirmiştir. Tüketicilerin gıdaya güvenilir bir şekilde erişmesi gerektiğinden, yakın gelecekte gıda tedarik zincirlerindeki aksaklıkları en aza indirmek; resmi otoritelerin en önemli önceliklerinden biri olmaya devam edecektir.
Gıda güvenliğine ve gıda güvenliği gerekliliklerinin karşılanmasına yönelik risk temelli yaklaşım, tüketicilerin küresel gıda kaynaklarına adil bir şekilde erişimine katkı sağlayacaktır. Halkımızın veteriner hekim denetiminden geçmiş başta sağlıklı kırmızı ve beyaz et, olmak üzere güvenilir gıdaya erişiminin her geçen gün zorlaştığına dair haberlerin sıklaşması; Anayasamızdaki “Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla görevlidir.” Hükmünün yeterince uygulamaya geçmediğinin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir. Bu durum gelecekte insan sağlığını ciddi derecede etkileyeceğinden sağlıklı bir yarından söz edebilmek zordur.
Türkiye’de gıda güvenliği açısından mevzuatta ve gündemde bir takım gelişmeler yaşanmakta, ancak uygulama yönünde bazı sorunlar hala devam etmektedir. Gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla hazırlanan yasal düzenlemelerin sahaya yansıtılmasında, kurumsal kararlılığın sağlanamaması, kayıt ve kontrol dışı gıda üretimi, denetim mekanizmalarının etkin çalışmaması gibi nedenler; gıda güvenliğinin sağlanamamasının politik sebepleridir.
Ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde verilmesi gereken Veteriner Halk Sağlığı hizmetleri, gelişmiş ülkelerdekinden farklıdır. Toplum düzeyindeki programların etkinliğini sağlamak için Veteriner Halk Sağlığı hizmetlerinin verilmesi yerel, bölgesel ve ulusal düzeylerde yatay işbirliğini ve hükümetin farklı katmanları arasındaki dikey iletişimi gerekli kılmaktadır. Veteriner Halk Sağlığının hayvanların tehlike yaratabileceği sorunları, özellikle de besin zehirlenmesiyle ilgili hastalıkları ele alırken daha kapsamlı ve bütünleşik bir yaklaşım benimsenmelidir. Tehlikeyi azaltmaya yönelik müdahalelerinin bütünleşik, verimli ve maliyet etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için sistem tabanlı kalite güvencesi gerekmektedir.
Türkiye’de gıda güvenliğine yönelik tehditler; yerleşmiş tüketim ve satış alışkanlıklarının değiştirilmesindeki zorluklar, kayıt dışı üretim, tüketicinin bilgi eksikliği, işletmelerin küçük ölçekli olması, gıda güvenilirliği konusunda bilgi kirliliği ve bu yolla oluşan güvensizlik, birincil üretim aşamasında hijyen uygulamalarında eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Uluslararası kuruluşlarla işbirliğinin zayıf olması, nitelikli işgücünün yetersiz olması ve medyanın etkin kullanılamaması ise ülkemizin gıda güvenliği açısından zayıf yönleri olarak ise kabul edilmektedir.
Türkiye’de merdiven altı olarak tanımlanan kayıt dışı üretimin yaygın olması ve bu işletmelerin denetlenememesi gıda güvenliğini tehdit eden önemli bir sorundur. Tarım, hayvancılık ve gıda sektörlerinde çalışan işgücünün gıda güvenliği hususunda yeterli bilgiye sahip olmaması ülkemiz açısından ciddi bir problem olarak ortaya çıkmaktadır.
Gıda güvenliği ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde; son on yıllık dönemde mevzuatta önemli değişiklikler yapıldığı, sorun tespitlerinin de ortaya konmaya çalışıldığı gözlenmektedir. Ancak tarım ve hayvancılık politikalarının diğer alanlarında olduğu gibi asıl sorunun uygulamada ortaya çıktığı dikkati çekmektedir. Bu kapsamda, belirtilen sorunların eş zamanlı çözümü için tarımsal ve bitkisel üretimden başlayarak gıda üretim sürecindeki tüm paydaşlar için tüketiciyi de kapsayacak şekilde stratejilerin denetim ve yaptırımı kapsayarak uygulanması son derece önemlidir.
Gıda güvencesi ve güvenliğinin geliştirilmesi amacıyla oluşturulacak projelerde, kamu desteği ve işbirliği ile üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları da sorunların çözümüne yönelik çaba göstermeli ve sorumluluğu paylaşmalıdır.
Politika uygulayıcıların yanında, bitkisel ve hayvansal birincil gıda üreticileri, gıda işletmecileri ve tüketiciler de üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidirler.
Diğer yandan sürdürülebilir bitkisel ve hayvansal gıda tedarik zincirinin oluşturulması, gıda güvencesi ve güvenliğini sağlayacak temel koşullardır. Bu bağlamda, Türkiye’de sürdürülebilirlik politikaları eylem planı hazırlanıp uygulamaya konmalıdır. Bu planlarda, su kaynaklarının, toprağın, enerjinin sürdürülebilirliğinin yanı sıra sürdürülebilir taşıma, depolama, ambalajlama uygulamaları da göz önüne alınmalı, iklim değişikliği ile mücadele etmeli ve doğurabileceği olumsuz etkilerin minimuma indirgenmesi hedeflenmelidir.
Üreticilerin yanı sıra tüketicilere yönelik bilimsel araştırma sonuçlarını baz alan eğitimler gerçekleştirilmeli, tüketicilerin gıda güvencesi ve güvenliği hakkında bilgi edinmeleri sağlanmalı, olası tehlike ve risklere karşı ne tür önlemler alabilecekleri konusunda bilgilendirilmelidirler. Yeterli, sağlıklı ve güvenli gıdalara erişemeyen tüketiciler için çeşitli yardımlar yerine bölgede kalkınmayı sağlayıcı, sürdürülebilir üretimi arttırıcı planların uygulamaya konması, ülkemizde giderek artan açlığın ve beraberindeki birçok sosyolojik ve ekonomik sorunun kalıcı çözümü olacaktır.
Gıda güvenliğine yönelik ortak çabalar, gıda ve tarım ticaretini kolaylaştırıp, hızlandırarak, bir sonraki zoonotik pandemiyi önlemeye ve gıda sistemlerini dönüştürmeye yardımcı olarak ülkelerin pandeminin sosyo-ekonomik etkilerini hafifletmesine ve uzun vadede dayanıklılıklarını artırmasına yardımcı olacağı açıktır.
Veteriner hizmetlerinin kamu ve özel sektör tarafından verilmesinde denge sağlanırken, Veteriner Halk Sağlığı hizmetinin toplumun tüm kesimlerine ulaştırıldığından emin olunmalı ve bunu birincil sorumluluk olarak görülmelidir. Hayvansal gıdalardan kaynaklanan sağlık sorunlarının önlenmesi ve kontrolü ile ilgili hizmetlerin gerçekçi olarak yürütülebilmesi; veteriner hekimler tarafından, dünyada kabul görmüş Veteriner Halk Sağlığı politikalarına uygun olarak gerçekleştirilebilir.
Ülkemizde kamu sağlığına yönelik ortak kaygıların, Veteriner Halk Sağlığı ile ilgili meslek grupları tarafından da paylaşılabilmesi ve Veteriner Halk Sağlığı kavramının daha iyi anlaşılabilmesi için veteriner hekimliği ve diğer meslek gruplarınca daha geniş kapsamda stratejilerin geliştirmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’de gıda güvenliği açısından mevzuatta ve gündemde bazı gelişmeler yaşanırken, sahadaki uygulamalarda sorunlar olduğu, gıda güvenliğini de içeren gıda güvencesinde ise genel olarak olumlu gelişmeler sağlanabilmesinin makro düzeyde sosyal ve ekonomi politikalar ile uyumlu olmak üzere, sonuç odaklı belirlenecek, tarım ve hayvancılık politikaları amaç ve araçlarıyla sağlanabileceği bir gerçektir.
Veteriner Halk Sağlığı Derneği olarak; Veteriner halk sağlığı anlayışına uygun, herkese güvenli ve yeterli gıdanın sağlandığı; bitkisel ve hayvansal birincil üreticilerin iyi uygulamaları benimsediği; gıda işletmecilerinin güvenilir gıda ürettikleri, işledikleri, dağıtımını yaptıkları; tüketicilerin güvenli ve sağlıklı gıda hakkında bilgili olduğu bir gelecek dileğiyle, Dünya Gıda Güvenliği Gününü kutluyoruz.